3 Ağustos 2008 Pazar

PAZAR YAZILARI


İSTANBUL’DA HANGİ PLAJA GİDELİM?
Şimdi de İstanbul’da denize girilebilir diyorlar ama, müsaade edin ben almayayım. Eski İstanbul’un billur gibi plajlarına yetişmiş bir Ademoğlu olarak anılarımı tazelemek daha güzel geliyor. Efendim, o yıllarda Boğaz’ın bir ucundan Yeşilköy’e, öteki ucundan Kartal’a kadar bütün sahiller plajdı. Deniz banyolarından plajlara nasıl geçildi, Beyaz Ruslar nasıl banyo külütürümüzü geliştirdi gibi konulara hiç dalmadan, Cumhuriyet döneminin namlı plajlarına bir göz atalım.

Atatürk ve plajlar

Atatürk’ün adı plajlarla pek sık anılır, bunun peşine düşelim bakalım nedir aslı astarı... Büyükdere’de gazinosu ile meşhur Beyazpark plajı ilk adresimiz. Burası Rasim Kayra tarafından 1926 yılında kurulmuştur. Önce hanımlara ve beylere mahsus deniz hamamları halinde çalışırken, rivayete göre Atatürk’ün müdahalesiyle haremlik selamlık ayrımından kurtulmuştur. Plajın üç kademeli atlama kulesi de tarihimizde bir ilk örnek olarak yerini alır!

Mustafa Güler’in kurduğu Suadiye Plaj ve Gazinosu da Atatürk tarafından defalarca ziyaret edilmiştir. 1934 yılında gazeteler şöyle yazar: “Sakarya motoru Moda’da beş on dakika durduktan sonra, tekrar hareket etmiş ve Suadiye Plajı’na gelerek ruhtuma yanaşmıştır. Muhterem misafirlerimizle Reisicumhur hazretleri, plajı gazino kısmına çıkmışlar, terasta oturmuşlar ve denizi temaşa etmişlerdir.”

Deniz küskün mü görünüyor?

Ama elbette Florya Plajı’nın bu tarih içinde özel bir yeri var. Şöyle anlatılır; 1936 Haziran’ının ilk cuması Atatürk olağan kent gezilerinden birini yapmaktadır. Birbirini izleyen üç otomobil Topkapı’dan çıkmış Edirne şosesi üzerinde hızla gitmektedirler. Yeşilköy’ü geçer geçmez Florya sırtlarında arabalar durur. Yol kötüdür, etraf yeşilliğe hasrettir ve ıssızlık manzaraya egemendir… Atatürk sahile bakar bakar ve yanındakilere “Bu deniz bize küskün görünmüyor mu?” diye sorar. Tabii en kısa sürede bir proje hazırlanır ve Florya Deniz Köşkü inşa edilir.

Atatürk’ün uğramadığı plajlar da var elbette İstanbul’da. Kısı kısa söz edelim. Kadıköy yakasında Cadı Bostanı denilen bölge, giderek terfi edip Caddebostan olarak anılmaya başlanır. Burası ince kumu ve aile pansiyonlarıyla ün kazanır. Fenerbahçe plajı ise o dönemin (herhalde aşk meşk açısından) en demokrat plajı olarak kayıtlara geçmiştir. Moda Plajı ise yakın yıllara kadar varlığını koruyan kapalı deniz hamamı, atlama kulesi ve Kabotaj Bayramlarına ev sahipliği yapmasıyla meşhurdur. Boğaz’da ise Salacak Plajı biraz avam bulunur. Küçüksu Plajı o civardaki en muteber denize girme bölgelerinden biridir. Gazinosuda tiyatrolar şehir içi turnelerinde mutlaka uğrarlar...

Konak Plajı’nda keyif

Adalardaki en ünlü plaj ise Yörükalı. Dönemin dergileri şöyle yazıyor: “Plaja girerken uzun müddet gözünüz doyuyor, sonra da su vücudunuzu doyuruyor.” Bu plajda yabancılar ve kadınlar açısından bir nüfus fazlalığı vardır. Plajda sıcağını atmış olanların yeniden terlemesini önlemek için çıkış kapısının önünde Ada eşekleri nöbet bekler!

Ellili yılların magazin fotoğrafçıları için en doğru adres ise, Tarabya Oteli’nin tam karşısındaki Konak Plajı. 85 kabini, 500 kişilik gardrobu bulunmakta. Mayo kiralamanız mümkün. Pazar günleri plaja gelenlerin sayısı ise 1500’ü buluyor. Meşhurlarla sık sık karşılaşabilir, yemeğinizi burada yiyebilirsiniz.

Müsaadenizle, ben buralarda kalıp Boğaz’ın keyfini çıkarmak istiyorum. Şimdiki zamanda, malum gece mekanlarının yarattığı trafik nedeniyle Boğaz’a gitmek tahmin edeceğiniz gibi bir işkence halini aldı ya... Tek çözüm hayal ederek yaşamak!

EK: SÜREYYA PLAJINDA FESTİVAL

Kadıköy’deki sinemaya da adını veren ünlü Süreyya Paşa, kırklı yıllara kadar meyva sebze yetiştirdiği çiftliğini, moda akımlara uyarak plaja çevirmeye karar verir. Burada denizin ortasındaki küçük bir kayalığın üzerine de bir Bakireler Mabedi kondurur. Avrupa parklarından feyz alarak, altı direk ve bir kubbeden oluşan yapının içine güzel bir kızın heykelini diker. Plajda zaman zaman eğlenceler de düzenlenir. Örneğin, 18 Eylül 1948 Cumartesi akşamı, Maltepe Süreyya Plajı Gazinosu'nda yapılan "Mehtap Alemi ve Festival Eğlenceleri"nin "rejisörü" bir dönemlerin ünlü Şehir Tiyatrosu aktörü İ. Galip Arcan’dır. Bu nedenle program içinde Ferih Egemen, Şevkiye May, Necdet Mahfi Ayral gibi Şehir tiyatrosu oyuncuları öne çıkıyor. Ama Şehir Tiyatrosu dışından da ünlü sanatçılar gösteriler sunuyorlar. İrma Toto tangolar söylüyor, o yıllarda Ses Opereti'nde ün kazanan İhsan Balkır da şansonlar. Mualla Gökçay ve Baki Çallıoğlu ise gecenin Türk Müziği kadrosunda. Rahat rahat oturabilirsiniz, nasıl olsa “masalar numaralı ve elbise serbest.’
Geçtiğimiz on onbeş yıl içinde sahilin yol yapımı için doldurulması sonucu, Süreyya Plajı ve plajın simgesi olan "Bakireler Mabedi" içerde kaldı. Plajların öldüğü ve eğlencelerin havuzlara mahkum olduğu bir dönemde yaşadığımız için hiç şaşırtıcı değil.