31 Ocak 2011 Pazartesi

ÇOLUK ÇOCUKLA BİR KARŞILAŞMA


Patti Smith, Çoluk Çocuk. Domingo Yayınları, Çeviren: Yiğit Değer Bengi

Bir süredir Patti ile yatıp kalkıyorum. Sanki çok yakın bir tanıdığımın bir çekmeceden çıkan mektuplarını okur gibiyim. Çocukluğunda Humboldt Parkı’nda gördüğü kuğuyla birlikte gökyüzüne çıkarıyor beni Patti Smith. Ardından fabikada çalıştığı günlerin kiri pası doluyor damarlarıma. On yedi yaşında doğurduğu ve hiç tanımadan başkalarına terkettiği ilk çocuğunun hüznüyle kederleniyorum. Ayak basmadığım New York’ta doyasıya geziyor, Rimbaud’yu hatmediyor, John Coltrane’nin cenaze törenine katılıyorum. Kitabın diğer kahramanı Robert Mapplethorpe ile tanışıyorum. Onunla polaroid fotoğraflar çekiyor, kolajlar, takılar yapıyorum.

Chelsea Oteli’nin en küçük odasına yerleşiyor, Harry Smith’le eski blues şarkıları dinliyorum. Yeme içmeden arttırdığım üç kuruşla jukeboxta Nina Simone şarkıları çalıyorum. Bitpazarlarında dolaşıp imzalı eski kitaplar arıyorum. Maksat aile bütçesine ufak bir katkı... Modern Sanat Müzesi’ne gidip Guernica’nın karşısında saatlerce oturuyorum. Ardarda gelen ölümlerle sarsılıyorum: Martin Luther King, Robert Kennedy, Brian Jones... Vietnam Savaşı’nın karabasanı doluyor rüyalarıma.

Foto: Robert Mapplethorpe

Yavaş yavaş müzik çevrelerine girmeye başlıyorum. Otelin yanında yer alan restoranda bir şeyler yudumlarken çevreme göz atıyorum: Janis Joplin, Jefferson Airplane, Country Joe and The Fish, Jimi Hendrix oturuyor masalarda. Robert Mapplethorpe’un idolü olan Andy Warhol’la karşılaşmak için Max’s Kansas City ve Fabrika sınırlarına girmeye çabalıyorum. Patti’nin dikkati ise yeni tanıştığı Allen Ginsberg ve William Burroughs’ üzerinde. Edebiyat günlük tayını. Çoğu zaman aç geziyor, akşamları kuskus pilavıyla yetinmek zorunda. Parasızlık yaşamın rutini...

Sam Shepard’la oturup oyun yazıyorum. Bob Dylan’ın ikinci yüzü sayılan Bobby Neuwirth müzisyenlerle tanıştırıyor bizi. Todd Rundgren stüdyolara girip çıkmamıza yardımcı oluyor. Max’s’te Velvet Underground konserini izliyorum. Ardından yine yeni ölümler, genç ölümler: Jimi Hendrix, Janis Joplin, Edie Sedgwick...

Rock dergilerine eleştiriler yazıyorum. Kafelerde şiiirler okuyorum. Bertolt Brecht’in doğum gününde Lenny Kaye eşliğinde “Mack the Knife”ı okuyarak ilk kez rock sahnesine adım atıyorum. Şiirlerim etkiliyor onları: “İsa birilerinin günahları için öldü/ ama benimkiler için değil.” Mapplethorpe eşcinselliğini keşfediyor. Patti yeni sevgililer tanıyor. Rimbaud’nun ayak izlerini kovalamak için Fransa’ya gidiyor. Onun adını taşıyan bir barda bir Pernod ısmarlıyorum. Absinte en yakın budur diye düşünerek. Jim Morrison’un Paris’teki mezarını ziyaret ediyorum. Şiddetli yağmur yağıyor...

Horses albümünün kapağı. Foto: R. Mapplethorpe

Yine New York. Rimbaud’nun doğum gününde ilk “Rock ve Rimbaud” performansımı gerçekleştiriyorum. Artık kendime güvenim tam. İlk single’ımı çıkarıyorum: Hey Joe/ Piss Factory. CBGB’de verdiğimiz konserlerde anlıyorum ki artık bir rock grubuyuz. Stüdyo’ya girip ilk albümü dolduruyorum: Horses. Prodüktör John Cale. Ekip Lenny Kaye, Richard Hell, Ivan Kral, Jay Dee Daugherty. Kapak elbette Robert Mapplethorpe... Patti Smith oluyorum.

Xxx

Patti Smith’in “Çoluk Çocuk” adıyla çevrilen “Just Kids” kitabını ben Patti’nin üzerinden okuyorum. Ama o ölümünden önce söz verdiği gibi Robert Mapplethorpe için yazmış. Kitap iki çocuğun her şeye rağmen bitmeyen beraberliğini anlatıyor. Uzun yıllara yayılan, ölümle noktalanan. Patti inanılmaz ölçüde kendi kalarak anlatıyor. Ona inanıyor, onunla bütünleşiyorsunuz. Son yıllara okuduğum en güzel biyografi. Aslında biyografisinin bir parçası. Robert parçası. Ötesinin gelmesini Fred Smith yıllarını da anlatmasını bekliyoruz.

Otoportre: R. Mapplethorpe

Not: Kitabın çıkmasına paralel, Beyoğlu Mısır Apartmanı’nda Nev Galeri’de Robert Mapplethorpe fotoğraf serigisi de açıldı. Duymayanlara duyurulur.

Hiç yorum yok: