9 Aralık 2012 Pazar

KİLİNK İSTANBUL'DA!



Atlas Tarih’in yeni sayısında yer alan yazımın daha kısa bir versiyonu.
Killing ilk kez, İtalya’da bir fotoroman olarak 1965 yılında yayınlanmaya başladı. Editörü Pietro Granelli’ydi ve Ponzoni Yayıncılık tarafından piyasaya sürülmüştü. Killing fotoromanları iki yıl sonra Türkiye’de Son adlı gazetede yayınlanmaya başladı. Gazetenin tirajı gözle görülür ölçüde arttı, Killing fanatiklerinın sayısı hızla çoğaldı. Bu ilgiyi gören gazetenin sahibi Erol Simavi, Killing’i bir dergi olarak yayınlamaya karar verdi. İlk sayısı  1 Haziran 1967 tarihinde çıkan dergi 19 sayı olarak yayınlandı. Daha sonra ise Ceylan Yayınları tarafından, 1970 yılında, bu kez cep fotoromanı boyutunda, 24 sayılık bir seri olarak yeniden çıkarıldı. Killing bugün ancak sınırlı sayıda eski kitapçıda, oldukça zor bulunan bir koleksiyon objesi olarak karşımıza çıkıyor. Bulursanız kaçırmayın.

Türkiye’de (ve aslında dünyada da) Killing’i bir film kahramanı yapmak düşüncesi ise ilk kez Yılmaz Atadeniz’in aklına düştü.  Türk sinemasına yönetmen, yapımcı ve senarist olarak 150'ye yakın film kazandıran Yılmaz Atadeniz, önce kahramanın adını Kilink’e dönüştürdü. Ardından karşısına olumlu bir kahraman koydu: Uçan Adam. Killing rolünü Yıldırım Gencer; Uçan Adam rolünü ise İrfan Atasoy üstlenmişti. Kadroya Muzaffer Tema, Muammer Gözalan, Hüseyin Peyda, Ergun Köknar, ve Ayton Sert gibi önemli oyuncular katıldı. Filmde oynayacak kadınlar ise, Yılmaz Atadeniz’in deyişiyle “hassas derecede değer verilerek” seçildi. Killing’in sevgilisi Suzan Avcı’ydı, işbirliği yapacağı şuh kadın olarak ise Mine Soley seçilmişti. Ayrıca Sevinç Pekin, Aynur Aydan, Pervin Par gibi isimler de kadroda yer alıyordu.

Atadeniz aslında aynı anda iki film birden çekiyordu: Kilink İstanbul’da ve hikayenin devamını oluşturan Kilink Uçan Adama Karşı. Bu iki film gerek mekanları, gerekse aksiyon zenginliği açısından dikkat çekiciydi. Örneğin Killing ve avanesi, Büyükada’da bir mağaraya giriyor, içerdeki bir kapı açılarak geniş bir sefahat mekanına geçiliyor (burası aslında Sıraselviler’deki Klüp Suat adlı mekandı), ardından arka taraftaki gizli laboratuvar ortaya çıkıyordu (Santralİstanbul olarak yakında yeniden açılacak olan Silahtarağa Elektrik Fabrikası’nın kontrol odaları).

Filimlerde akrobasi hareketleri ve tehlikeli sahneler de bol bol yer alıyordu. Oyuncuların bu tür hareketleri kolayca yapabilmeleri için yer tramplenleri kulanılıyordu. Kilink ve Uçan Adam arabaların üzerinden takla atarak geçiyor, merdivenleri beşer onlar çıkabiliyordu. Yüksek bir yerden korkusuzca aşağıya atlayabilmeleri için de kauçuk yataklar kullanılıyordu. Başarısız olunan tek nokta, o günün olanaklarıyla iyi bir çözüm bulunamayan Uçan Adam’ın göklerde dolaşmasıydı. Ama bu kadar kusuru seyirci de artık hoş görecekti...

Killing filimleri daha çekim aşamasında basının yoğun ilgisiyle karşılandı. Ses mecmuası çekim çalışmalarını kapaktan duyurdu. Yıldırım Gencer Killing giysileriyle İstanbul’un çeşitli yerlerinde halk arasında dolaştırılıp görüntülendi. Fotoğraflarda Galata Köprüsü’nden Eyüp’e, Killing’in Türk insanı tarafından nasıl karşılandığını görmek mümkün. Bugünkü anlamıyla iyi bir PR yani... Dönemin çok satan magazin dergisi Pazar’ın muhabiri de Kilink İstanbulda filminin setini ziyaret etti ve izlenimleri aktardı. Bol kadınlı fotoğraflar eşliğinde elbette.

Film 1967’de çekildi, 1968’de vizyona girdi. Vizyona çıktığı zaman gösterilen ilgi inanılır gibi değildi. Bölgelerden para yağmaya başladı. O devirde diyelim Türkan Şoray’lı Hülya Koçyiğit’li, Fatma Girik’li bir filmin haftalık hasılatı beş bin lirayı geçmezken, Killing İstanbul’da  bunu üçe dörde katlayan bir gelir elde etti. Yılmaz Atadeniz, sadece Eskişehir’den gelen bir haftalık hasılatla, halen oturduğu evi satın aldı. Bu iki filmin başarısından sonra Atadeniz, son olarak Kilink: Soy ve Öldür adlı filmi çekti. Aslında devam etmeyi düşünüyordu, ama ortalık birden Killing filmleriyle dolup taşmaya başlamıştı. Atadeniz şöyle anlatıyor:  “Benim ardımdan o kadar çok kişi Killing filmi yaptı ki... Sadri Alışık’ı bile Killing filminde oynattılar. Bu yüzden ben bu Killing enflasyonu içinde olmak istemedim.”

1967 yılında ardarda 6 Killing filmi çekildi. Adları ve yönetmenleri ise şöyle; Mandrake Killinge Karşı (Oksal Pekmezoğlu), Şaşkın Hafiye Killing'e Karşı (Natuk Baytan) Killing Frankenştayna Karşı (Nuri Akıncı), Killing Caniler Kralı (Çetin İnanç), Killing Ölüler Konuşmaz (Yavuz Figenli) ve Dişi Killing (Aram Gülyüz). Sonraki yıllarda da iki Killing filmi çekildi: 1971 tarihli Killing Ölüm Saçıyor (Birsen Kaya) ve 1974 yılında çekilen Killing Kolsuz Kahramana Karşı  (Müjdat Saylav).

Yılmaz Atadeniz’in filmleriyle İtalyan Killing fotoromanlarını karşılaştırırsak, Türk Killing’inin oldukça özgün olduğunu ileri sürebilirz. Aslında yerli Killing, İtalyan aslı kadar acımasız bir katildir. Ama hikayelerin örgüsünde önemli farklar görülür. Örneğin Kilink İstanbulda filmi, bir grup insanın İstanbul sokaklarından bir cenaze arabası ile geçişi ile başlar. Bir villaya getirilen tabutun içinde mumya gibi sarılmış halde cansız olarak Killing bulunmaktadır. Sevgilisi Suzi özel bir ilacı enjeksiyonla ona zerkeder. Böylece Killing canlanır. Yılmaz Atadeniz’in ilk iki filmindeki en önemli yorum farkı, daha önce değindiğimiz gibi, Killing’in karşısına olumlu bir kahraman koymasıdır. Bu nedenle sinema seyircisi kendini, fotoroman okuyucuları kadar “sado-erotik” bir konumda hissetmemiştir.

Atadeniz’in ilk iki filminde Killing’in bir çeteye sahip olduğunu görüyoruz.  Oysa fotoromanlarda, sevgilisi Dina’yla işbirliği yapması dışında, her zaman yalnız davranmaya özen göstermiştir. Sevgilisi Dina’nın adının Suzi olması (Suzan Avcı) pek önemli bir değişiklik sayılmayabilir. Ama bir başka kadın daha hayatına girer. Mine Soley, Suzi kadar önemli işlevler üstlenir bu filmlerde.

Yılmaz Atadeniz’in üçüncü ve son Killing filimi Kilink: Soy ve Öldür ise  daha önemli farklar taşır. En önemli değişiklik Uçan Adam’ın hikayede yer almamasıdır. Yani Killing, fotoromanlarda olduğu gibi yalnız ve tek başına at koşturmaktadır. Öte yandan İtalyan adaşından çok daha insani özellikler taşır. Bir kere, küçük çocuğunu haydutların elinden kurtarmaya çalışan bir sekreteri nedense hep gözetir. Sonra sık sık polislerla flört eder. Kaçıp kovalamaca sahnelerinde “Vazifeli ve masum insanlarla benim işim yok,” der ve ekler, “Killing hiç bir zaman polis öldürmez.” Zaten finalde de Türk polisine yakalanacak, buna adeta sevinecek, “Çok sevdiğim Türk milletinin sevgi ve saygısı bana yeter,” diyecektir. Türk polisinin dünyanın en iyi polisi olduğunu söyleyerek ellerini kelepçeye uzatacaktır. İstanbul’a gelen bütün yabancılar gibi, belli ki onun da kalbi yumuşamış ve yarı-Türk olmuştur. Ne de olsa, İstanbul’un havasını koklamıştır...

EK: Yılmaz Atadeniz anlatıyor

“Filmi çekeceğiz, tabii elbisesini de yapmamız lazım. Muammer isminde bir setçimiz vardı. Aslında sanat yönetmeni demek daha doğru olur, çünkü eli bu işlere çok yatkındı. Hemen lasteks bir mayo aldık, siyah... Onu insan vücuduna eşofman gibi tam yapışacak biçimde diktirdim. İskelet çizgileri onun üstüne fosforlu bir boya ile çizilmeye başlandı. Kafa kısmını yaptılar ve içine girecek insanı düşünmeye başladım. Tabii içinde herhangi bir kimse olmaması gerekiyordu. Çünkü maskeli olup bütün hareketleri çok mükemmel biçimde yapmasını sağlayacak bir aktörün oynaması düşüncesinde çok hedefliydim. Bunun içine Yıldırım Genceri koymayı düşündüm. Yıldırım’a giydirdik, fakat maskenin ağzı, herhalde Yıldırım’ın çene kısmı çok geniş olduğundan gülüyor gibi görünüyordu. Muammer’e kafa kısmını resmet, fakat ağız kıısımını Yıldırım’a geçirdikten sonra çiz, dedim. Böylece o maskeyi elde edebildik. Bu çalışmalar sonunda elimizde dört tane Killing elbisesi oldu. İlerde bunları sinema galalarında veya film sinemada oynarken oradaki görevlilere giydirip filmin reklamını yapmak için kullandık. Bir de düblörleri kullanırken işe yaradı. Killing her hangi bir sütunun arkasından geçerken, o sütunun arkasında ikinci bir giyimli Killing koyuyordum. Böylece aynı plan içinde bir çok hareketleri ona yaptırma fırsatını tanıyorduk. Yani aynı planda iki ayrı Killing’i sürpriz bir şekilde çekme şansını yakalıyorduk. Bunlar o dönemde önemli şeylerdi.”

Hiç yorum yok: